Türkler
tarih boyunca çok sayıda devlet kurmuştur, kurulan bu devletler de farklı din
ve inançlara sahip olmuştur. Götürkler, uygurlar, hun devletleri gibi devletler
Göktengri dinini, Avar devleti Hristiyanlık, Karahanlılar, Gazneliler,
Selçuklular gibi devletler Müslümanlık dinini benimsediği gibi Türk devletlerinden
bazıları da Yahudiliği benimsemiştir. Türkler hangi dini benimsemiş olurlarsa
olsunlar o dini savunmuş yaymak için mücadelelerde bulunmuştur. Hatta bu yüzden
kendi ırkdaşı olan Türklerle dahi savaşmışlardır. Peki ya Yahudiliği benimseyen Türkler, Bugün
ki İsrail devletini kuranlar mi?
Türk
devletleri 11'inci yüzyılda Aşkenaz musevilerinin dünya Yahudi nüfusunun yüzde
üçünü oluşturuyordu; 1931'de ise bu rakamın yüzde 92'ye ulaştığı tahmin edilir.
Yahudi Soykırımı ile Aşkenaz Musevilerinin Yahudi nüfusu içerisindeki oranı da
düşmüştür. Almanya da başlayan Yahudi saykırım aslında Aşkenaz Yahudilerini
hedef almış bir soykırımdı. Aşkenaz Musevilerinin kökeni konusunda çok sayıda
çalışma yapılmıştır. Başta Arthur Koestler olmak üzere Hazar Teorisini savunan
bilim adamları, 8. yüzyılda Museviliği kabul eden Hazar
Türklerinin, Doğu Avrupa Musevilerinin oluşumunda etkili olduğunu
belirtmektedir. Bu teoriye göre 11. yüzyılda Hazar İmparatorluğunun çökmesi
üzerine Musevi Hazarların Doğu Avrupa'ya yayılarak bugünkü Aşkenaz
Musevilerinin etnik temellerini oluşturduğu belirtilir.
John Hopkins Üniversitesi’nde
görevli genbilim uzmanı Eran Elhaik, Aşkenaz Yahudilerinin Hazar kökenli olduğu
tezinin daha geçerli olduğunu öne sürdü. “Genome Biology and Evolution” adlı
dergide “Avrupa Yahudilerinin Soyunun Kayıp Halkası: Ren ve Hazar
Hipotezlerinin Karşılaştırılması” başlıklı bir çalışma yayımladı.
Bilim dünyasında büyük yankı
uyandıran araştırmada, Aşkenaz Yahudilerinin asıl kökeninin, Miladi takvime
göre tarihin başlangıcına yakın bir dönemde Hazar bölgesine yerleşen Türk boyları
olduğu ortaya konuluyor. Elhaik’e göre bu nüfusun bir kısmı sekizinci yüzyılda
Yahudiliğe geçti ve “Hazar Tezi”ni oluşturan göç yollarını kullanarak Avrupa
kıtasına doğru ilerledi.
Hazarlar, Karadeniz’in Kuzeyinden
Avrupa’nın Doğusuna kadar olan Kafkasya bölgesinde hakimiyet kurmuş, Avrupa’nın
önemli devletlerinden biri haline gelmiş, bölgedeki ticareti ve dönemin
politikalarını şekillendiren önemli bir politik unsur olma özelliğini taşır.
Bugün ki İsrail ile Hazar
Yahudilerinin ne alakası var diyebilirsiniz. Bugün ki israili Kuranların Hazar
Yahudileri olduğu Teorisini duymuş muydunuz? İşte o detaylar;
Hazarların Devlet yönetim ve
teşkilatlanma şeklinin tam olarak Türk’lere özgüdür. Zira Bizans, Rus ve Arap
kaynakları Hazarlardan açıkça Türkler olarak bahsetmiştir. Hazar toplumunun
dini inancı, Göktürklerde de olduğu gibi Tek Tanrılı Gök Tanrı inancıydı.
Devletin yönetim kademeleri de bu inancı benimsemiş olsalar da Hazarlarda dini
tolerans oldukça üst seviyedeydi. Herhangi bir topluluk ya da devlet adamı arzu
ettiği herhangi bir dini tercih edebiliyordu ve bu rahatsızlık oluşturmuyordu.
Dini açıdan muhafazakâr olmayan Hazarlar, bu sebepten ötürü zaman içerisinde
Museviliğe meyil ederek önce devlet kademesi ardından da toplum Musevi inancını
benimsemeye başladı.
740 yılından itibaren Museviliği
benimsemeye başlayan Hazarların Musevilerle herhangi bir temasının olmaması,
kuzeyden Hıristiyan Slavların, Doğudan yine Hıristiyan Bizansın, güneyden ise
Müslüman Arapların arasında kalmalarından ötürü Museviliği tercih etmesine
etken teşkil ettiği düşünülebilir. Böyle
bile olsa toplum içindeki Musevilik akımı zaman içerisinde yükselerek
Hazarların önemli bir kısmının Musevi olması ile neticelenmiştir. Bundan sonra
da Rusya, Doğu Avrupa, Kafkaslar ve çevresindeki Musevi toplulukların kökeninin
Hazar Toplulukları oluşturacaktır.
Hazar Devletinin kurulduğu
dönemlerde İslam Orduları Kuzeye doğru ilerlemekteydi. 634 yılında Sasani
Devletini yıkan İslam Orduları, 651 yılında, Halife Hz. Ömer döneminde
Kafkaslara doğru ilerleyerek Hazar Devleti ile ilk temasını kurdu. Oldukça
güçlenen İslam Orduları, Derbent’i alarak Hazarların başkenti Belecer’e kadar
ilerlediler. Hazarlar İslam Ordularını geri püskürtse de Başkentlerini İdil
civarına doğru çekmek zorunda kaldılar. Ancak Halife Hz. Ömer’den sonra gelen
Halife Hz. Osman’ın şehit edilmesi ve Halife Hz. Ali’nin halifeliği almasıyla
oluşan iç karışıklıklar İslam Ordularının Kafkaslar üzerinde daha fazla ilerlemesini
engeller.
Bu sayede de Hazarlar güçlenmeye
başlar ve Kafkasya da önemli bir güç haline gelmeye başlayacaktır. Hazarlar
güçlenerek Kafkasya kontrolünü ele geçirmeye devam ederken İslam Ordularının
Kafkaslar üzerindeki ilerleyişi Hz. Ali’nin 661 yılında şehit edilmesiyle Arap
topluluklarını yönetimi altına alan Muaviye döneminde tekrar hız kazanır.
Hazarlar Muaviye yönetimindeki Emeviler ile uzun süreli mücadelelere
girişecektir.
Bir tarafta Müslümanlar Diğer
tarafta Hristiyanlık dinini temsil eden Bizans etkisi ile Hazarlar da Yahudilik
inancını benimseye başlamış ve bununla da yetinmeyip Tıpkı Müslümanlığı
benimseyen Türkler gibi kabul ettikleri din olan Yahudiliğin koruyuculuğu
üstlenmiş. Bu sayede de Bizans ve Emeviler ile mücadelelere girişmişlerdir.
Ancak bu benimseyiş Sonun Başlangıcıydı..
Hazarlardan Busir Han, 710
yılında Bizansın kontrolünde olan Cherson’u ele geçirir. Bunun üzerine Bizans
imparatoru Justinianos da Busir’in üzerine yürür ve Cherson’u geri alır. Ancak
Cherson’lu isyancılar Busir Han’ın desteğiyle Kırımı geri aldılar. Busir –
Justinianos ihtilafı ile Bizans Hazar ilişkileri daha da kötüye giderek
düşmanlık hat safhaya çıkmıştır.
Hazar Devleti hem Bizansla hem
Emevilerle mücadele halindeydi. Ancak Emevilere karşı Bizans ile iş birliği
içerisindeydi. Emevilere karşı ortak mücadele dönemi Hazarlar ile Bizans
arasında iyi ilişkiler oluşturmaya başlamıştı.
Bizans İmparatoru 3. Leon
zamanında da devam eden bu iyi ilişkiler, 3. Leon’un oğlu 4. Konstantin’in
Hazar Hanı Biharın kızıyla evlenmesiyle akrabalık bağı haline geldi. Bu
evlilikten doğan Leon, 775 yılında Bizans tahtına çıktı. Bu akrabalık bağı ile
başlayan iyi ilişkiler neticesinde Hazar Devleti ile Bizans arasında ticaret
gelişti.
Hazarlar için Kırım önemli bir bölgeydi.
Kimi zaman Kırım’ı yönetimi altına alsa da tekrar kaybeden Hazar Devleti, 787
yılında Güney Kırımdaki Doros (Mangup) kalesini ele geçirerek Kırım’da
hakimiyet sağlayan Gotların hakimiyetine son vererek kendi bünyesine kattı.
Bölgedeki hâkimiyetini iyice
güçlendiren Hazar Devleti, 8. Ve 9. YY’larda sınırlarını Batı ve Kuzey
bölgelerine doğru genişlettiler. Bu güçle Doğu Avrupa’daki hemen her kavimden
vergi alır, ticareti yönetir ve bölgesel politikaları kontrol altında tutar
duruma geldiler.
Bizans ile girilen iyi ilişkiler,
Romanos Lekapenos döneminde (932) ,bizansın Yahudiler üzerinde kurduğu baskı
nedeniyle bozulmuştur. Bizansın Yahudiler üzerindeki baskısı nedeniyle Hazar
Devletine sığınan Yahudiler, Bizans ile Hazar Devletinin arasının açılmasına
sebep oldu. Bizansın politikalarına karşılık olarak, Hazarlarda bünyesindeki
Hıristiyanlar üzerinde baskı kurarak misilleme yapmaya başladı. Bunun üzerine
Bizans İmparatoru Romanos, Kiev Knezi İgor ile Hazarlara karşı işbirliğine
gittiler.
İgor, Hazarların üzerine yürümek
için diğer Türk toplulukları olan Uz, Peçenek, As ve Alan kabileleri ile
anlaşarak birlikte Hazarların üzerine saldırdılar. Hazarlar bu saldırıyı
püskürtmüş olsalar da Diğer Türk Toplulukları ile ilk mücadelelerine girişmiş
oldular. Hazarların Yahudiliği benimsendiği Türk dünyasında duyulmaya
başlayınca artık Türklerin isyanları ve mücadeleleri Hazarların başından eksik
olmayacaktı. Hazarlar aslında Yahudilerin koruyucusu olarak kendini kabul etmiş
ve bu sayede Yahudilerin varlığını sürdürmesi için seçilmiş ırk olduğu inancı
ortaya çıkmıştı.
Bu durumdan ve tarihten sonra
Hazar bünyesindeki pek çok boy Hazarlara karşı isyan ve mücadeleye giriştiler.
Türk boylarının isyanları ile hazarlar zayıflamaya başladı.
Tarih kaynaklarında Hazarların
yıkılışı 965 olarak geçer. Oysa Slavların Kerç boğazını ve Kuban sahillerini
ele geçirmesinden sonra, Hazarlar varlıklarını Azak ve Kırım civarında
sürdürürler. 1016 yılına kadar bu bölgede zayıflamış halde Hanlıklarını devam
ettirseler de, Bizans ve Slavlar işbirliği yaparak Tmutarakan bölgesine
saldırırlar. Bu savaştan sonra Hazarların son hakanı olan Georgius Tzul, esir
edildi. Hakan, Hristiyanlığı kabul ederek Arbon unvanını aldı. Son hakanın
Hristiyanlığı kabul etmesi tamamıyla siyasiydi ancak halk hala Museviliği
savunuyordu
Hakansız kalan Hazar
toplulukları, kendi bölgelerinde Derebeyliğe geçerek bir süre daha varlıklarını
sürdürdüler. Ancak daha sonra Türk topluluğu olan Peçenekler, 1030 yılında bu
Derebeylikleri de yıkınca Hazar Devleti son bulmuş oldu.
Ancak hazar devletinin
yıkılmasından sonra sürekli kendisini yenileme özelliğine sahip olan Hazarlara tabi
bulunan topluluklar, Kırım, Hazar Denizi civarı ve Kafkaslar bölgesine göç
ederek benimsedikleri Musevilik insancı yüzünden asimile oldular ve tarih
sahnesinden silindikleri söylense de, Kendisinden sonra gelen birçok boy ve
devletin temelini oluşturmuşlardır. Şu anda pek çok Akademisyen, bugün Doğu Avrupa’da
ve Batı Rusya’da yaşayan Musevilerin Hazar kökenli olduğunu düşünmektedir.
Şimdi ise Yahudi dünyasını bir
araya getirip kayıp kabileleri bugün ki İsrail de bir araya getirerek
vaddedilmiş toprakları ele geçirmenin peşine düşmüş olan ve bugün ki İsrail’i
kuran Hazar Türkleri, dindar olan Yahudiler tarafından desteklenmemekle
birlikte İsrail’e karşı her türlü sert tutumu ve yaptırımı yapmaya devam
etmektedirler. Çünkü Yahudilik insancına göre Mesih gelmeden, Yahudiler toprak
sahibi olup vaddedilmiş topraklara gidemezlerdi.
Bugün ki İsrail ise Mesih
görevini üstelendiği, dolayısıyla bunun Tanrıya şirk koşmak olduğunu dile
getirmektedirler. Anacak İsrail devletini kuran Aşkenaz Yahudileri Mesih’in yapması
gerektiği şeyleri birer birer yapmaya devam ederek Yahudi dünyasının Mesihi
olmaya çalışmaktadır. Şimdi ise kayıp kabileleri toparlamakta bu yüzden
dünyanın farklı yerlerinde Yahudileri İsrail’e toplamaktadır. Tıpkı Süleyman
Operasyonu ile 1991'de Etiyopyalı Yahudileri İsrail'e getirmek için yapılmış
askeri bir operasyon gibi, diğer kabileler ise aranmaktadır. Bu Kayıp
kabilelerin tamamlanması sonrasında Kutsal Emanetlar için hareket geçme ve daha
sonra vaddedilmiş tüm toprakların alınacağı insancını yaşamaktadırlar.
Teoriler doğru olup olmadığı
kesinlik kazanmamış olsa da bir gerçek var ki bugunki Yahudiler varlığını
sürdürüyorsa Hazarların koruması altında olmalarından dolayı varlıklarınu
sürdürebildikleri bir gerçektir
Bu ve benzeri videolarımızın gelmesini istiyorsanız bizlere destek verebilir, Videoyu beğendiyseniz beğenebilir ve düşünce görüşlerinizi bizimle paylaşabilirsiniz.